2024 Yılında Türkiye’nin Öne Çıkan 10 Arkeolojik Keşfi
2024 yılında Türkiye’de keşfedilen en önemli 10 arkeolojik keşfi keşfedin. Geçmişin izlerini süren bu keşifler, tarihimize ışık tutarak kültürel mirasımızı zenginleştiriyor. Detaylar için tıklayın!

Arkeofili’nin 2024 Yılında Türkiye’nin 10 Arkeolojik Keşfi
Arkeolojiyi insanlara daha iyi anlatmak, sevdirmek ve Türkiye’de arkeoloji bilimi ile kültürel miras konusunda farkındalık yaratmak amacıyla kurulan Arkeofili, 2024 yılı için Türkiye’nin en dikkat çekici arkeolojik keşiflerini belirledi. Arkeologların bu yıl hem arazide hem laboratuvarlarda hem de masa başında yoğun bir emek harcadıkları, geçmişe dair önemli bilgileri gün yüzüne çıkarmaya devam ettikleri vurgulandı. Anadolu’nun dört bir yanında gerçekleştirilen kazılar ve yüzey araştırmaları, binlerce yıl öncesine ışık tutan heyecan verici keşiflere sahne oldu. Bu keşiflerin yalnızca geçmişi anlamaya yardımcı olmakla kalmayıp, aynı zamanda kültürel mirası korumanın önemine dair sorumlulukları da hatırlattığı belirtildi.
1. 12 BİN YILLIK KADIN ŞAMAN
Mardin’de, Doç. Dr. Ergül Kodaş’ın kazı başkanlığını üstlendiği Çemka Höyük’te gerçekleştirilen kazılarda, bir kerpiç binanın tabanının altında gömülü olarak bulunan 25-30 yaşlarındaki bir kadının kalıntıları keşfedildi. Bu kadının bedeni üzerinde, çenesi ayrılmış ve ayaklarının ucuna yerleştirilmiş bir yaban öküzü kafatası ile birlikte, bir keklik kanadı, bir sansar bacağı ve bir koyun veya keçinin kalıntıları da bulundu. Yakındaki diğer yapılar altında, başka 14 kişinin daha gömüldüğü tespit edildi. Sıra dışı defin işlemi göz önüne alındığında, kadının, hayvan ruhlarına erişim sağlayan 12 bin yıllık bir şaman olabileceği değerlendiriliyor.
2. KAFATASLARININ SERGİLENDİĞİ ODA
Doç. Dr. Emre Güldoğan’ın liderliğindeki kazılarda, Şanlıurfa’da Göbeklitepe’nin de dahil olduğu Taş Tepeler yerleşimlerinden birisi olan Sefertepe’de, kafataslarıyla dolu bir oda bulundu. Bu odada, özel bir yapının içerisinde, bir nişin içine özenle yerleştirilmiş tek bir kafatası ile düzenli biçimde yerleştirilmiş 22 kafatası keşfedildi. ‘Kafataslı oda’ olarak adlandırılan bu yapı, yaklaşık 12 bin yıl önce Taş Tepeler’de yaşayan bazı kişilerin kafataslarının, yerleşim alanında özel yapılarda belirli bir süre sergilendiğini gösteriyor.
3. 3 BİN 600 YILLIK MİNOS HANÇER
Antalya’nın Kumluca ilçesinde, Kazı Başkanı Doç. Dr. Hakan Öniz’in yürüttüğü kazılarda, Akdeniz’in derinliklerinde Girit-Minos Uygarlığına ait yaklaşık 3 bin 600 yıllık gümüş perçinli bir tunç hançer bulundu. 2019 yılında keşfi yapılan Kumluca batığı olarak bilinen geminin, Girit’e doğru yolculuk ederken battığı düşünülüyor. Bu keşif, batığın tarihi ve kültürel zenginliklerini daha da derinleştirmekte ve Akdeniz’in tarihi ticaret rotaları ile kültürel etkileşimleri üzerine önemli ipuçları sunmaktadır.
4. URARTULARA AİT DEV HEYKEL
Prof. Dr. Mehmet Işıklı’nın liderliğindeki ekip, Van Garibin Tepe’de Urartulara ait yaklaşık 1 tonluk devasa bir bazalt heykel buldu. Yaklaşık 2 metre uzunluğunda ve 1 metre genişliğinde olan bu heykel, Urartu’nun plastik sanatlarına dair önemli bir örnek sunuyor. Baş kısmı ve yüz hatları belirgin olmayan heykelin, tanrısal ya da kraliçe figürü olabileceği düşünülüyor ve detaylı incelemeler için Van Müzesi’nde korunuyor.
5. ALTIN SİKKE DOLU ÇÖMLEK
İzmir’deki Notion Antik Kentinde, Kazı Başkanı Prof. Dr. Christopher John Ratteve ve ekibi, bir evin altına gömülü, 2 bin 500 yıllık altın sikkelerle dolu bir çömlek keşfetti. Bu çömlek, Pers İmparatorluğu dönemine ait bir altın sikke olan Pers Dareikos’unu içeriyor. Bu sikkelerin, M.Ö. 430 ve 427 yılları arasında Notion’u işgal eden bir grup Pers yanlısı ve Yunan paralı askerleri tarafından kasıtlı olarak saklandığı düşünülüyor. Yunan tarihçi Ksenophon’a göre, tek bir Dareikos, bir askerin bir aylık maaşına eşdeğerdi.
6. 1800 YILLIK ZEUS BAŞI
Aydın’da, kazı başkanı Prof. Dr. Roland R. Smith ve ekibi, Aphrodisias Antik Kenti’nde Aphrodite Tapınağı’nın yakınlarında, Yunan mitolojisinde ‘tanrıların kralı’ olarak bilinen Zeus’un 66 santim yüksekliğinde mermer başını keşfetti. M.S. 2 ila 3. yüzyıla tarihlenen bu 1800 yıllık mermer baş, tapınağın etrafındaki bitki örtüsünün temizlenmesi sırasında, yüzeye yakın bir alanda bulundu. Orta taneli Aphrodisias mermerinden yontulan başın, mimari bir konsol ya da benzeri bir yapının parçası olduğu düşünülüyor.
7. 3 BİN 300 YILLIK HİTİT TABLETİ
Kırıkkale’de, kazı başkanı Kimiyoshi Matsumura ve ekibi tarafından, Büklükale’de Hitit Kralı 2’nci Tuthaliya’nın hükümdarlığına tarihlenen çivi yazısıyla yazılmış bir tablet deşifre edildi. Yaklaşık 3 bin 300 yıllık bu kil tablet, Hitit İmparatorluğu’nun felaketle sonuçlanan yabancı istilasını anlatıyor. Tabletin ilk altı satırında Hitit dilinde ‘Başkent Hattuşa da dahil olmak üzere dört şehrin felakette olduğu’ ifadesi yer alırken, geri kalan 64 satırda Hurri dilinde zafer isteyen bir dua bulunuyor. Kazı başkanı, Hititlerin dini törenlerde Hurri dilini kullandığını ve tabletin Hitit kralı tarafından gerçekleştirilen kutsal bir ritüelin kaydı olduğunu ifade ediyor.
8. 11 BİN YILLIK DUDAK PİERCİNGİ
Mardin’deki erken Neolitik yerleşim Boncuklu Tarla’da, kazı başkanı Doç. Dr. Ergül Kodaş ve ekibi, yaklaşık 11 bin yıllık yetişkin mezarlarında, vücuda açılmış deliklerde kullanılmak üzere tasarlanmış 100’den fazla süs eşyası keşfetti. Bu bulgular, vücut delinmesine dair en eski kesin kanıtı sağlamakta ve piercingin bir ergenlik çağı ritüeli olabileceğini göstermektedir. Süs objelerinin bireylerin mezarlarında doğrudan kulaklarının ve çenelerinin yanında bulunması, bunların piercing olarak takıldığına dair güçlü kanıtlar sunuyor.
9. ÇATALHÖYÜK’TE 8 BİN 600 YILLIK EKMEK
Konya’da, kazı başkanlığını Prof. Dr. Ali Umut Türkcan’ın yaptığı Çatalhöyük Neolitik yerleşimindeki bir fırında, yaklaşık 8 bin 600 yıl öncesine tarihlenen ekmek kalıntıları bulundu. Tahrip olmuş fırının çevresinde, buğday, arpa ve bezelye tohumlarıyla birlikte, yiyecek olabileceği değerlendirilen avuç içi büyüklüğünde bir kalıntı tespit edildi. Yapılan analizlerde kalıntının mayalanmış ekmek olduğu belirlendi. Bir somun ekmeğin daha küçük bir versiyonunu andıran, ortasında parmak izi bulunan ekmeğin pişirilmediği ancak fermente edildiği, ince bir kil tabakasıyla kaplandığı için günümüze kadar korunmayı başardığı kaydedildi.
10. SIVANARAK BOYANMIŞ KAFATASLARI
Niğde Tepecik-Çiftlik höyüğünde, kazı başkanı Doç. Dr. Erhan Bıçakçı ve ekibi tarafından gerçekleştirilen kazılarda, 9 bin yıl önce yaşayan insanlara ait kafatasları bulundu. Bu kafataslarının, 15-40 yaş aralığındaki kadın ve erkekler ile 8-10 yaş aralığında bir çocuğa ait olduğu tespit edildi. Çanak Çömlek Öncesi Neolitik Dönem’e ait olduğu belirtilen bu kafataslarından birinin göz boşluğunda, 11 tek köklü diş olduğu belirlendi. Diğer kafataslarının da bir dizi pigment kullanılarak boyandığı ortaya çıktı.